Eğitim Özgürleştirir

Eğitim Özgürleştirir

İki çocuğu olan bir aile hayal edin. Çocuklarından birinin diğerinden daha başarılı olacağına içgüdüsel olarak inanıyorlar. Başarılı olacağına inandıkları çocuğun ihtiyaçlarını uygun şekilde karşılıyorlar. İleride bu çocuğun ailenin gurur kaynağı olacağı, büyük başarılar elde edeceği düşünceleriyle her anlamda onu birincil tutuyorlar. Diğer çocuk ise görmezden geliniyor ve kendisine sağlanan fırsatlarla yetinmek zorunda kalıyor. Üstelik ortada aileyi bu şekilde düşünmeye itecek herhangi bir veri veya geçerli bir neden yok. Kötü kurgulanmış bir masal gibi değil mi? Ne yazık ki konu kadınların eğitimine geldiğinde karşılaştığımız manzara bu kötü kurgulanmış masaldan çok da farklı değil.

Toplumların iki çocuğu kadınlar ve erkekler. Onlar, toplumu toplum yapan - lar ve şekillendirecek olanlar… Birini diğerinden ayrı düşünmek ya da birini diğerinin önünde tutmak toplumsal açıdan kimseye bir şey kazandırmayacak bir çabadır. Çünkü bir toplumun huzurlu, mutlu ve gelişmiş bir toplum olabilmesi için bu çocuklardan birinin geride bırakılmamış olması gerekir. Şimdi aile örneğimize geri dönelim. Varsayalım ki birincil tuttukları çocukları çok başarılı oldu. Peki iki çocuktan yalnızca birinin bu başarıyı elde etmiş olması bu ailenin başarılı çocuklar yetiştirdiğinin bir göstergesi midir? Ne yazık ki hayır! Bir toplumun yarısı gelişmiş değilse, diğer yarısı o toplumun tamamının gelişmişliğinin temsilcisi olamaz.

Eğitimde fırsat eşitliği açısından aşılması gereken farklı ayrımcılık çeşitlerine rastlarız. Dünya genelinde karşımıza en çok çıkan eşitsizlikse cinsiyete dayalı olanıdır. Yeterli fırsat tanınmayan kadınlar, büyük çaplı araştırmaların altını çizdiği gibi yalnızca dâhil oldukları toplumun gelişmişlik düzeyini aşağı çekmezler. Birer birey olarak da özgürlüklerini yitirirler.

Bu makale KA Dergi sayı11'den alınmıştır.Konu ile ilgili detaylı bilgi için https://www.ka.org.tr/dosyalar/file/Yayinlar/KA-Dergi/KaDergi_S11.pdf