Mevsimlik Gezici Tarım İşçiliği

Dosya: Mevsimlik Gezici Tarım İşçiliği

Anadolu’nun göç ve göçmenlik olgusuyla tanışıklığının tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır. Göç olgusuna kültürel, politik ve farklı sosyolojik faktörler sebep olurken temel ağırlık taşıyan faktörün politik ve ekonomik olduğu görülmektedir. Mevsimlik tarım göçü olgusu ise, ekonomik temelleriyle göç olgusu gibi çok disiplinli bir alanın sadece bir yanını bizlere aktarmaktadır. Mevsimlik tarım göçü özellikle tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu yörelerde mevsimlere bağlı olarak işgücü arzı ile talebi arasındaki açığın kapatılmasına yönelik hareketlilik olarak ifade edilmektedir. Elbette bu genel tanımlamanın farklı unsurları ve türlerini mevsimlik tarım göçü olgusuyla birlikte ele almak gerekir.

Mevsimlik gezici tarım işçisi, tarımsal üretimin herhangi bir aşamasında işin yapıldığı yere giderek ücret karşılığında yazılı sözleşmeyle veya sözleşme olmaksızın çalışan gerçek kişilere verilen isimdir. Tarihte bugünkü anlamıyla belirli bir mevsimlik gezici tarım işçiliğinden söz etmek güçtür. İlk kez 1830’larda mevsimlik gezici tarım işçilerinin Çukurova’da çalıştırılmak üzere Kavalalı İbrahim Paşa tarafından Sudan’dan getirildiği söylenmektedir. Muhtemelen o dönemde bu işçilerin bölgeye yerleştirilmesi söz konusu olmuştur. Çukurova, endüstriyel tarımsal hammadde üretimi nedeniyle mevsimlik gezici tarım işçisi ihtiyacını sürekli canlı tutmuş bir bölgedir. 1890’larda Adana’da piyasaya dönük tarımsal üretimin başlamasıyla birlikte1 mevsimlik gezici tarım işçilerine talep sürekli olarak gündeme gelmiş ve devam etmiştir. Pamukta çapa ve hasat işlerinde ve hububatta çalışan mevsimlik gezici tarım işçileri Adana’ya komşu olan illerden mart ayında gelmeye başlarlardı. Hububat işçileri haftada altı gün, pamuk çapasında çalışanlar beş buçuk gün çalışırlar ve her iki grubun da beslenmeleri tarla sahipleri tarafından karşılanırdı. Pamuk hasadında çalışanların ücretlerinin bir kısmını kütlü pamuk oluştururdu.

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, 1930 ve 1940’larda, tarımda ücretli olarak çalışanların genellikle çiftçiler olduğu ifade edilmektedir. Ürünlerin hasat zamanlarının farklılaşması nedeniyle kendi ürünlerinin hasat zamanı gelmeden veya geçtikten sonra geçici olarak başka yerlere ücret karşılığında çalışmak üzere göç eden çiftçiler, tarım işçilerinin önemli bir kısmını oluşturmuşlardır. Tarımdaki “geçici” işleri yapan bu işçiler amele, ırgat, gündelikçi olarak isimlendirilmişlerdir.3 Bu dönemde tarımda özellikle verimin yüksek olduğu yıllarda işgücü kıtlığı yaşanması, üretim araçlarının mülkiyetine sahip olmayan belirli bir kesimin ortaya çıkmış olmasıyla ilişkilendirilmiştir. Hatta önemli bir tarım alanı olan Adana’da işçi kıtlığını aşabilmek için Amele Talimatnamesi düzenlenmiştir. Çalışma ilişkilerinde karşılaşılması muhtemel her türlü sorunu ve çalışma koşullarını düzenlemeye dönük bu belgenin uygulanıp uygulanmadığı belli değildir.4 Ancak mevsimlik gezici tarım işçilerinin çalışma yaşamlarının düzenlenebilir olduğunu göstermesi açısından anlamlıdır. O dönemde de mevsimlik gezici tarım işçilerinin geldikleri yörelerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri olduğu anlaşılmaktadır.

Her iki niteliğin de ortak yanı, ikisinin de formel bir ekonomi dışında kalıyor olmasıdır. Bu yönü mevsimlik işçiliğini tarımda gerçekleşen küçük üreticilik, geçimlik tarım işçiliği, ücretli tarım işçiliği ve ücretsiz aile işçiliğinden ayıran en önemli özelliktir. Mevsimlik gezici tarım işçiliğinin formel bir ekonomi tanımı dışında kalması, aynı zamanda işgücü piyasası verileri içine dahil olmadan yani işgücü hesaplamalarının dışında kalmasını beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda mevsimlik gezici tarım işçiliği enformel bir ekonominin başat unsurları arasındadır. Ayrıca enformel ekonomiyi beslemeye ve genişletmeye devam etmekte oluşu mevsimlik gezici tarım işçiliğinin getirdiği sorunları da büyütmektedir.

Diğer bir özellik olan ‘‘mevsimlik’’ göç etme olgusu tarımın mevsimlik işgücü ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Çok sayıda işçiye kısa süreli (mevsimsel) ihtiyaç duyulmasının nedeni tarımsal üretimin belli bazı aşamalarının makineleşememesinden kaynaklanmaktadır. Özellikle bazı tarımsal ürünlerde yoğun el emeğine bağlı kalınması ve bu durumun ürününün kalitesiyle ilişkili olması bu ihtiyacı arttırmaktadır.

Ancak tarımda bu tür kısa süreli işlerin hâlâ var olabilmesi, makineleşmenin yetersizliği ya da ürün özelliğinin yanı sıra bir de bu işlerde çalışmak isteyecek emeğin miktarıyla ilişkilidir. Dolayısıyla tarımda mevsimlik göçün tek nedeni işverenlerin bu yönde bir talep oluşturması değildir. Aynı zamanda geçici olarak göç etmeye, kısa süreli işlerde çalışmaya istekli bir kesimin de bulunması gerekir. Mevsimlik gezici tarım işçilerinin bu tür özellikler gösterebilmesi için sürekli yaşadıkları yerlerde iş alternatiflerinin oldukça sınırlı olması gerekir. Bu açıdan bakıldığında konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre mevsimlik gezici tarım işçilerinin tarım sektörünün nitelik gerektirmeyen işlerinde yoğunlaştıkları görülmektedir. İş alternatiflerinin çok sınırlı oluşu, nitelik seviyesinin düşük olmasıyla birlikte düşünüldüğünde, ortaya işgücü piyasasında hareketlilikleri sınırlanmış işçilerin bu tür mevsimlik işlere yöneldiklerine dair bir sonuç çıkmaktadır. Sonuçta böyle bir kesimin var olması da işverenlerin ucuz ve mevsimlik emek kullanabilecekleri ürünlere daha fazla yönelmesine neden olmaktadır. Mevsimlik gezici tarım işçilerine Türkiye açısından bakıldığı zaman yoğun olarak farklı tarım ürünlerinin ekim, dikim, hasat, çapalama, budama, sulama gibi işleriyle uğraştıkları ve bu işleri ülkenin geniş bir coğrafyasında gerçekleştirdikleri görülmektedir. Bu alanda çalışanlara ait sayısal bir veriye sahip olunmamakla birlikte, ancak tarım sektöründe çalışan nüfusun yaklaşık yarısının mevsimlik gezici tarım işçiliği yaptığı konusunda tahminler bulunmaktadır.

Öte yandan, eskiden beri iktisadi faaliyetlerde çocuk emeği kullanılmaktadır. Türkiye çocuk emeği kullanımında bir istisna olmadığı gibi, aksine gelişmekte olan birçok ülkede görülen yoğun bir çocuk emeğini, işgücü piyasalarına doğrudan dahil etmemiştir. Özellikle 1994 yılından itibaren düzenli olarak gerçekleştirilen çocuk işgücü anketleri, bize çocuk işgücü kullanımında kısmi bir düzelmeyi işaret etmektedir.7 Bu tarihten önceki yıllara ait çocuk işçi istihdamı veri kaynakları son derece sınırlı olan az sayıda araştırma ve gözleme dayalıdır. Çocuk istihdamıyla ilgili veriler önemli ölçüde sanayi alanındadır. Türkiye’de tarım, ev işleri ve küçük sanayide çalışan çocukların saptanması, formel alan dışında kaldığı için çok güçtür. Bu alanlarda çocuk emeği kullanıldığı ve yasal sınırların aşıldığı bilinmektedir. Uygulama açısından konuya ilişkin hukuksal düzenlemelerin yetersiz kalması dışında Türkiye birçok uluslararası normu da ihlal edecek tarzda bir görünüm ortaya koyabilmektedir.

Bu makale KA Dergi sayı 1'den alınmıştır. Konu ile ilgili detaylı bilgi için https://www.ka.org.tr/dosyalar/file/Yayinlar/KA-Dergi/KaDergi_S1.pdf